BİLDİRİLER

BİLDİRİ DETAY

Şahin ÇETİNKAYA
EKONOMİK BÜYÜKLÜĞÜN YOKSULLUKLA MÜCADELEDE ETKİLERİ VE ULUSLARARASI YOKSULLUK POLİTİKALARI
 
Öz: Bu çalışma, gelir dağılımında adaletin sağlanamadığı ülkelerde ortaya çıkan, yoksul bir kesimin varlığını konu almaktadır. Yoksulluk, her ülkede gelir dağılımında adil olmayan bir sistemin etkisi ile ortaya çıkmaktadır. Gelir adaleti geciktikçe, toplumdaki gelir farkı artmaktadır. Gelişmiş ekonomiler, yüksek gelir düzeyli kesimin tüketimi ile büyümektedir. Katkı sağlama yeteneği olmayan yoksul kesimin ise payı yok denecek kadar az olmaktadır. Dolayısı ile buradan şu sonuç çıkarılabilir: “Ülkeler zenginlerin gelirlerindeki artış ölçüsünde veya yoksullarla zenginler arasındaki gelir farkının büyüme oranı ölçüsünde kalkınırlar.” Bu bakış açısı ile sosyal devletin, sosyal adaleti sağlama çabaları değerlendirilmelidir. Son yaşanan depremler, Ortadoğu savaşları ve diğer afetler ile sosyal yardım sisteminin durumunun yeniden sorgulanması gerektiği açıktır. Türkiye’de gelir adaletsizliğini giderme ve sosyal yardım sağlama sistemi, yetersiz ve dağınık bir şekilde faaliyette bulunmaktadır. Bu nedenle bu yapıda bazen kaynak israfı, bazen de kaynak yetersizliği görülmektedir. Giriş:Gelir dağılımının çeşitli türlere göre incelendiği bilimsel bulguları bu çalışmanın ilk başlangıcını oluşturmaktadır. Buna göre öncelikle gelir dağılım çeşitlerini ele almak gerekmektedir. Gelir dağılım çeşitleriyle beraber gelir adaletini içeren ve yoksulluğa konu olan yeterli gelir düzeyini tespit amacıyla bölüşüm teorileri çalışmanın teorik alt yapısını oluşturmaktadır. Buna göre yapılan araştırmada geçmişten günümüze her dönemde gelir adaleti ve yoksulluk unsurlarının varlığı görülmüştür. Ülkelerin büyüklüğü bu durumun oransal olarak değişmesine neden olur.Temelde gelir farklılıklarının açıklanmasına yönelik olan gelir bölüşümü, bir ekonomide belli bir dönemde yaratılan gelirin bireyler, üretim faktörleri, bölgeler ve sektörler arasında bölüşülmesini içermektedir. Bunların yanında gelirin, birincil ve ikincil bölüşümü ve yatay ve dikey bölüşümü şeklinde de sınıflandırmak mümkündür. Bu gelir paylaşımında gelir adaletinin sağlanması için ekonomiler sosyal yardım mekanizmaları oluştururlar. Bu mekanizma formal olarak oluşmamışsa bile, toplum kendi içinde bunu informal olarak oluşturur.Ekonomilerin gelişmişliği sosyal yardım politikalardaki duyarlılık ve bütçeyi yakından etkiler. Ancak sosyal yardıma muhtaç ülkeler bu yapıyı informal olarak oluşturamazlar.Formal bir yapı gelişmiş ekonomiler tarafından oluşturulmalıdır. Amaç: Çalışmanın amacı, gelir adaletsizliğinde ekonomik büyüklüklere göre karşılaştırma yapmaktır. Her ekonominin gelir düzeyi için yoksulluk oranları değişmektedir. Bu nedenle ülkelerin yoksullukla ilgili politikalarında ortak duyarlılık gösterip göstermediğinin belirlenmesi önemlidir. Yüksek gelirli ekonomilerin bu duyarlılıkları göstermede uluslararası yardım kuruluşların etkileri ve programları görülmektedir. En az gelişmiş ülkeler için düzenlenen programın organizasyonu uluslar arası bir örgüt olan BM tarafından yapılmaktadır. Gelir adaletsizliğinin bir sonucu olarak yoksulluğun uluslar arası düzeyde olmakla beraber her ekonominin sosyal yardım ve gelir eşitsizliğini önleyici programı olması gerektiğine dikkat çekilmesi amaçlanmaktadır. Kapsam: Gelir adaletinin tespiti için kullanılan yöntemlere bakıldığında matematiksel ve sezgisel yöntemlerin kullanıldığı görülmektedir. Bu yöntemlerin dünya ülkeleri üzerinde uygulamalarının sonuçları ulusal ve uluslar arası istatistik kuruluşları tarafından takip edilmektedir. Bu kuruluşların verilerinden yararlanarak Türkiye ve dünya ülkelerine sadece gelir adaletsizliği açısından bakılacaktır. Ülkelerin gelişim durumlarına göre, ekonomik açıdan sınıflandırmaları incelemede kullanılacaktır. Yöntem: Araştırmada istatistiksel verilerin taranması, literatürde yazılı ve elektronik yayınların taranması ve diğer oluşturulan veri setlerinin analizi şeklinde incelemeler kullanılmıştır. Kısıtlar:Yoksulluk verilerine ulaşmak için gerekli olan gelir dağılımı, ekonomik büyüme,uluslar arası yardım kuruluşları ve bütçeleri incelenerek çalışma sürdürülmüştür.Gelir düzeyine göre gelişmiş, az gelişmiş ve en az gelişmiş ülkelere ait veriler kullanılmıştır. Uluslar arası yardım kuruluşların çalışmalarından faydalanılmıştır. Araştırmanın Problemi: Sosyal yardım sistemleri arasında farklılıkların olması, uluslararası bir sorun olan yoksullukla ilgili ortak çözüm üretilmesini zorlaştırmaktadır. İnsani yardımın evrensel bir olgu olduğu kabul edilmekle beraber, uygulamada dinsel,etnik,coğrafi,siyasi,ideolojik vb faktörlerin ön planda olduğu görülmektedir. Bunun sosyal yardımda gelir adaletini olumlu etkileyecek unsurların fayda düzeyini azalttığı görülmektedir. Bu uluslararası bir sorundur. Çözüm için BM gibi kurumların çalışma etkinliğinin uluslarüstü olması gerekmektedir. Ancak finansal açıdan yapılan katkıların bu sorunu çözmede tarafsız ve verimli kullanılmaması önemli bir sorun teşkil etmektedir. Araştırmanın Sınırlılıkları: Ekonomilerin gelişim düzeylerine göre yoksulluk sorunu incelenecektir. Bunun için gerekli makro göstergeleri içeren istatistikler ele alınacaktır. Uluslar arası yardım kuruluşlarının evrensel bir hak olan insana yardım konusundaki politikaları ve uygulamaları incelenecektir. Bulgular: Gelişmiş ekonomilerin büyümeleri hızla devam ederken dünya da yoksulluk oranı o ölçüde azalmamıştır. Bu verilere bakıldığında en az gelişmiş ülkeler konferansı ile açlık sınırında yaşayan halkların desteklenmesi amaçlanmıştır. Her 10 yılda bir yapılan bu konferans, dünyanın en yoksul 48 ülkesini kapsamaktadır. En Az Gelişmiş Ülkelerin 33’ü Afrika’da, 14’ü Asya Pasifik bölgesinde, biri de Latin Amerika’da yer almaktadır. Bu sınırlar içinde 900 milyon insan yaşamaktadır. En az gelişmiş ülkelere yapılan yardımlar sürekli artmasına rağmen bu bölgelerde yoksulluk ve refah düzeyi çok fazla değişmemektedir. Bu ülkelerin yüksek katma değerli mal üretemediklerinden dolayı dünya ticaretinden pay alamamaları önemli bir nedendir. Bu ülkelerin yaşadığı problemlerin başında ekonomik büyüme sorunu gelmektedir. Kendi kendilerine yetemediklerinden sürekli dış yardım almaktadırlar.Bu yardım miktarı, 2009 yılında 40 milyar dolar’ı aşan bir rakamla rekora ulaşmıştır. Bu rakam, toplam EAGÜ’lerin GSYH rakamının %8,3 oranındadır. Sonuç:Gelir dağılımı adaleti tüm ülkelerde ortak bir sorundur. Bu durum yoksullukla yakından ilgilidir. Yapılan çalışmada az gelişmiş ülkelerin ve gelişmiş ülkelerin gelir dağılımının ulusal gelirle ilişkileri ele alındığında benzer sonuçlar görülmektedir. Ancak ekonomik büyümenin etkilerinin gelir dağılımı ile yakından ilgili olmasından dolayı, ülkelerin gelişimi dünya refah düzeyinde aynı etkiyi bırakması beklenebilir. Ancak bu büyüme refahı artırmadığı gibi yoksulluğu da azaltıcı bir etkiye neden olmamaktadır.. Az gelişmiş bir ekonomide ulusal gelirdeki %10 oranındaki artış gelişmiş ekonomideki %1 lik artıştan bile daha az kalmaktadır. Dolayısıyla 1 trilyon USD gelire sahip bir ekonomideki %1 oranındaki büyüme 10 milyar USD’ye isabet eder. Büyüklüğü 10 milyar USD olan bir ekonomideki %10’luk büyüme ise ancak 1 milyar USD olmaktadır. Yani gelişmiş ekonomi her yıl az gelişmiş ekonomiden daha büyük bir oranda büyümüş oluyor. Böylelikle aralarındaki gelir farkı uçurumu hiçbir zaman kapanmıyor. Gelişmiş ekonomiler çok büyük milli gelir rakamlarına sahip olabiliyorlar. Her yıl belli oranda büyüme göstereceği düşünüldüğünde bu rakamlar az gelişmiş ekonomilere göre çok yüksek miktarda büyümeyle değişiyor. Bu büyümeler kendi aralarında küçük olsa bile az gelişmiş ülke ekonomilerinden daha büyük olabiliyor. Sosyal refah açısından da bakıldığında az gelişmiş ülkelerde sadece mutlak yoksulluk rakamları değil insani yoksulluğu etkileyen diğer unsurlarda parasal kıtlıktan dolayı etkilenmiş oluyorlar. Azgelişmiş ülkelerde üretim de emek faktörünün ağırlıkta olduğu görülür.Bu ülkelerde işgücüne katılım oranları %45-%54 arasında değişmektedir. Bağımlı nüfus oranı refah düzeyini düşürmektedir. İşgücü ucuz olduğundan bağımlı nüfusa düşen pay azdır.Ancak gelişmiş ekonomilerde işgücüne katılım oranı aynı oranlarda olmasına rağmen sosyal refah düzeyi daha yüksek bir toplumsal yapı ortaya çıkaracaktır. Çünkü işgücü maliyetleri yüksek olduğundan bağımlı nüfusun gelirden payı daha yüksek olacaktır. Bu da toplumda refah düzeyini daha yukarılara çıkaracaktır.Ekonomilerin büyümeden sosyal refah artırımları yardımlarla mümkün olmamaktadır.Dünya pazarlarında az gelişmiş ülkelerin desteklenmesi gerekmektedir.

Anahtar Kelimeler: Yoksulluk, Sosyal Yardım,Ekonomik gelişme, Sosyal refah,İşgücü,Sermaye



 


Keywords: