BİLDİRİLER

BİLDİRİ DETAY

Mehmet KABASAKAL
DEMOKRASİ, GÜÇLER AYRIMI VE TÜRKİYE
 
Giriş: Çağdaş demokrasilerde devletin temel işlevlerini yerine getiren güçler, birbirinden ayrıdır; bir güç diğerini sınırlar ve güçler birbirlerini dengelerler. Giriş: Devletin yasama, yürütme ve yargıdan oluşan üç temel gücünün karşılıklı ilişkileri devletin işleyişini sağlar; o nedenle bu organların birbirlerini dengeleyerek ve denetleyerek hareket etmeleri beklenir. İster parlamenter sistem ister başkanlık ya da yarı başkanlık sistemiyle yönetilsin, “güçler ayrımı” çağdaş demokrasilerde “iyi yönetişim” açısından, gözetilen bir ilkedir. Güç zamanla yozlaşabilir, yönetimler bozulmaya ve sahip oldukları gücü istismara yönelebilirler. Bu erklerden birisi yetkisini istismar ederse diğerlerinin düzeltici adımlar atması beklenir. Özgürlükler ancak gücün kötüye kullanılmasını engelleyecek bir sistemin kurulması ile güvence altına alınabilir. Bireysel hak ve özgürlükler de, ancak yargı erki bağımsız ise korunabilir. O nedenle “hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti” kavramları, bireysel hak ve özgürlüklerin güvencesi olarak, evrensel hukuk normları arasında yer almıştır (Tanör ve Yüzbaşıoğlu, 2001: 99-100). İktidar tekelleşmesini ve yozlaşmasını önlemek için devletin yasama, yürütme ve yargı organlarının birbirinden ayrı olması gerekmektedir. Güçlerin ayrılması, aralarında denge kurulması ve karşılıklı denetim sağlanması, güçlerin etkin kullanılmasını da sağlayacaktır. Ancak kuramsal açıdan kusursuz gibi görünen bu denge ve denetim mekanizmasının siyasal sistemlerdeki uygulamalarında önemli farklılıklar görülmüştür. Dünyada, yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki güç dengesi zamanla değişmiş ve bozulmuştur. Amaç: Güçler arasındaki dengenin bozulması, özellikle parlamentoların yürütme karşısında güç kaybı, Batı demokrasilerinde bilimsel araştırma ve incelemelere konu olmuştur. Bu çalışma, bir yandan “güçler ayrımı 21. yüzyılda geçerliliğini koruyor mu?” sorusuna yanıt ararken, dünyada güçler ayrımına yeni yaklaşımlar (Haynes, 2005: 41-55; Uluşahin, 2016: 39-66) ışığında parlamentoların güç kaybına neden olan öğeleri araştırmakta ve Türkiye’de yürütmenin yasama ve yargı aleyhine güç kazanmasının ardındaki gelişmeleri sorgulamaktadır. Kapsam: Yakın dönem siyaset bilimi çalışmalarında sıkça vurgulandığı üzere, 20. yüzyılda yürütme yasama aleyhine gücünü artırmıştır. Demokrasinin kurumları arasında kurulan hassas dengeler ve denetim mekanizması bozulmuştur. Bu çalışmada, dünyada güç kaymalarına neden olan etkenler teker teker incelenmekte ve Türkiye için geçerlilikleri araştırılmaktadır. Çağdaş demokrasilerde anayasalar -yazılı olsun, olmasın- güçler ayrımı ilkesini gözeterek devletin yasama, yürütme ve yargı organları arasında karşılıklı denetim mekanizmaları kurarlar. O nedenle bu çalışmada, literatürden hareketle öncelikle anayasaların ve seçim sistemlerinin rolü, yargı bağımsızlığı, küresel düzenlemelerin etkisi, sivil toplumun, baskı gruplarının ve medyanın rolü, parti disiplini, parti içi demokrasi ve lider egemenliği (Kabasakal, 2014: 700-711) üzerinde durulmaktadır. Bulgular: Bu çalışma, tüm dünyada görüldüğü gibi, yasamanın güç kaybının Türkiye için de geçerli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu gelişmede, parlamento içinde çoğunluğu elinde tutan partilerin ve parti içi katı disiplinin rolü büyüktür. Son yüzyılda siyasi partiler iktidarın tekelleşme eğilimlerini tekrar devlet yönetimine sokmuş; yürütme, iktidar partileri kanalıyla yasamayı da kontrol etmeye başlamıştır. Yargı denetiminin azalmasıyla yürütmenin gücünü artırması ise daha çok anayasa değişiklikleri ile gerçekleşmektedir. Sonuç: Güçler ayrılığı kuramının çıkış noktası, iktidarda tekelleşmeyi önlemekti. Eğer, yasama yürütmenin etkisine giriyor ve güç yitiriyor ise, bu durumda güçler arasında denge ve fren sistemi nasıl kurulacaktır? Siyasal iktidarın, parlamento çoğunluğuna dayansa bile, tekelleşme eğilimi ve tüm güçleri elinde toplayarak bu doğrultuda kullanması demokrasiye ters düşen bir durum ve gidiş olur. Günümüz Türkiye’sinde demokratik rejimin işlerliği, geliştirilmesi ve pekiştirilmesi, devletin bütün kurumlarıyla yeniden düzenlenmesine bağlıdır. Mevcut seçim sistemi, büyük partilerin gücünü daha artırarak parlamentoya yansıtmakta, böylece muhalefetin meclis içi denetimi de sınırlanmaktadır. Yürütmenin tekelleşen gücü nerede ise denetimsizdir. Medyada tekelleşme ve kutuplaşma, sivil toplumun henüz ergenlik sürecini yaşıyor olması ve dağınıklığı nedeniyle onlar da eleştiri ve denetim yapamaz durumdadırlar. Günümüzde demokrasinin geliştirilmesi, sürdürülmesi ve pekiştirilmesi açısından toplumun güvencesi bağımsız yargıdır. Yargı bağımsızlığı ve yürütmenin yargı tarafından denetimi olmadan demokrasi yerleşemez. Yasaların da, bir yargıçlar saltanatı yaratmayacak şekilde, anayasal denetimi demokrasinin güvencesidir. 24 Temmuz 2009’da Adalet Bakanlığının web sitesinde yer alan “Yargı Reformu Stratejisi”, yargının bağımsızlığının güçlendirilmesini, yargının tarafsızlığının geliştirilmesini, yargıya güvenin artırılmasını da içermektedir (Yazıcı, 2010:7). Türkiye’nin çağdaş bir anayasa ile güçler arasında dengeyi yeniden kurarak demokrasiyi pekiştirmesinde birincil sorumluluk halkın temsilcilerinden oluşan TBMM’nindir. Onunla birlikte, hoşgörü ve uzlaşmaya dayalı bir siyasal kültürün geliştirilmesi, sivil toplum ve meslek kuruluşlarının, üniversitelerin, medyanın ve demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak benimseyen herkesin görevidir.

Anahtar Kelimeler: Kuvvetler Ayrımı, Yargı Bağımsızlığı, Parti Disiplini, Demokrasi, Türkiye



 


Keywords: