BİLDİRİLER

BİLDİRİ DETAY

Yüksel CAN ÖZ, İlknur OVALI URAN
CİNSİYET ROLLERİNİN KADIN RUH SAĞLIĞINA ETKİSİ
 
Öz: Giriş: Dünyada ve Türkiye’de ruhsal bozukluklar cinsiyetlere göre farklılık göstermekte, kadınlar erkeklere göre daha fazla ruhsal bozukluk tanısı konulmaktadır. Türkiye’nin Ruh Sağlığı Profili sonuçları, alkol kötüye kullanımının erkeklerde, bunun dışındaki tüm ruhsal bozuklukların kadınlarda daha yüksek olduğunu göstermiştir (Buzlu ve ark.2006). Bu nedenle, ruh sağlığının korunması, geliştirilmesi, tedavi ve iyileştiriminde cinsiyet etkenine duyarlı olmak gerekmektedir. Amaç: Bu çalışmanın amacı, kadın ruh sağlığına toplumsal cinsiyet rollerinin etkisini incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Kapsam: Kadına yüklenen çoklu roller gibi konulara odaklanılmıştır. Sınırlıklar: Konu ile ilgili yapılmış çalışmalar ve literatür ile sınırlıdır. Yöntem: Bu çalışma literatür inceleme yöntemi kullanılarak derleme şeklinde hazırlanmıştır. Etik kurul ve kurum izni gerektirmemektedir. Bulgular: Kadın, aile ve toplum arasında işgücünde önemli görevler üstlenen, sosyal hayatta yeri ve önemi büyük olan bireydir. (Elüz, 2011). Ailede önemli roller üstlenen kadınların ruh sağlığını etkileyen birçok etmen vardır. Kadın ruh sağlığını incelerken ele alınması gereken en önemli etmenlerden biri de toplumsal cinsiyet rolleridir. Toplumun kadın ve erkek için tasarladığı roller olarak tanımladığımız toplumsal cinsiyet rolleri, kadın açısından olumsuz sonuçları görülmektedir. (Dökmen,2003). Geleneksel olarak toplum kadınlara, erkeklere yardımcı ve bulundukları durumdan memnun olmalarını, öfke ve kızgınlıklarını asla göstermemelerini, gereğinden fazla soru sormamalarını, en önemli görevlerinin ise ev işleri ve çocukların bakımı olduğunu öğretmektedir. Bu öğretilerin sonucu olarak da kendine güveni olmayan, pasif, kararsız, kendini başkaları tarafından verilen kararlara uymak zorunda hisseden ve duygularını gizlemesi gereken, çatışmadan kaçınan geleneksel kadın imajı gelişmekte ve bunun sonucunda kadınların ruh sağlığı olumsuz yönde etkilenmektedir. Kadınlar yaşam süreci boyunca, intrauterin yaşamdan başlayarak, çocukluk, ergenlik, erişkinlik ve yaşlılık dönemlerinde, erkeklere göre daha fazla risk faktörlerine maruz kalmaktadır. Kadınlar şiddet, yoksulluk, aşırı iş yükü gibi olumsuz yaşantılar, öğrenilmiş çaresizlik, güçsüzlük, itaatkar, fedakar ve pasif olma gibi toplumsal öğretilerle strese daha fazla maruz kalmakta ve psikolojik sorunlar daha yaygın görülmektedir (Koyun ve ark.2011). Kültürün ve toplumun kadın cinsiyetine yüklediği çoklu roller annelik, çalışan kadın rolü, erken evlilikler ve ergen gebelikler, yoksulluk, şiddet, taciz, tecavüz, namus cinayetleri ve daha birçok faktör kadın psikolojisini doğrudan etkilemektedir. Örneğin kadınlar evliliklerinde, ilişkilerinde, doğum, çocuk yetiştirme, boşanma, yaşlanma, eğitim ve iş ilişkileri içinde birçok problemle karşı karşıya kalabilmektedir. Kadın, kendisinden beklenen bu rol kalıplarına uymaya çalışırken mutlu olamamaktadır. Düşük sosyoekonomik düzeyde ve olumsuz koşullarda yaşama, ev işleri, çocuk bakımı, eşe karşı sorumluluklar gibi toplum öğretileri kadınların mutsuz, doyumsuz, ümitsiz, çaresiz, kendini değersiz görme gibi duygular yaşamalarına neden olmaktadır. Bu sorunlar kadına olması gerekenden daha fazla görevler yüklemektedir , fiziksel ve ruhsal yönden etkilemektedir. Bu duygular ile kadınlar başta depresyon ve anksiyete bozuklukları olmak üzere birçok rahatsızlığı, ağrıya dayanıksızlık ve somatizasyon bozukluğu gibi durumları daha fazla yaşamaktadırlar. Toplumda ruhsal sağlığı bozulan birey sayısının giderek arttığı ve bu konuda özellikle kadınların risk altında olduğuna dikkat çekilmektedir . Her dört kadından birinin (%23’ü) depresyon ya da anksiyete tanısı almakta olduğu ve bunun erkeklerde görülme oranının (%11) iki katı olduğu bildirilmektedir (Yaşar,2007). Kadınlara verilecek ruh sağlığı hizmetlerinde kadınların ruhsal durumlarını değerlendirmeye yönelik hizmetler sağlanmalıdır. Kadına özgü stres alanları sorgulanarak yardım icin üzerinde özellikle durulması gerekmektedir (Türkleş ve ark.2013). Sonuçlar: Toplumsal cinsiyet rolleri kadın yaşantısını özgürce planlamasında zorluklara neden olurken yaşamını daha da stresli hale getirmektedir. Kadınların psikososyal ve ruhsal sağlık problemleri, nedenleri, sonuçları ve bu sorunların cinsiyetle olan ilişkisi toplum ruh sağlığında ayrı bir önem taşımaktadır ve toplumsal cinsiyet eşitliği ise kadın ruh sağlığında koruyucu ve iyileştirici etki sağlayabilir. Kadınların sorunlarla daha etkin baş edebileceği, yeni sorun alanlarının ortaya çıkmasının engelleneceği ve içinde yaşadıkları topluma psikososyal olarak daha fazla uyum gösterebileceği stres ile başa çıkmak için etkin eylem planlarına gereksinim duyulmaktadır. Kadınların ekonomik durumlarını iyileştirmek için etkin çalışmalar yapılmalı, ev içi karşılıksız emeğin karşılıksız ve güvencesiz bırakılmaması için uğraşılmalıdır. Kadına yönelik istihdam programları arttırılmalı ve teşvik edilmelidir. Kadın ve erkeklerde cinsiyet rollerinin ruhsal hastalıkların sıklığı ve oluşturduğu sorunlar üzerine ve etkilerine dair geniş çaplı epidemiyolojik çalışmalarla desteklenmelidir. Kadının ruh sağlığı üzerinde koruyucu ve iyileştirici etkisi olan faktörler belirlenmelidir.

Anahtar Kelimeler: Kadın, Toplumsal Cinsiyet, Kadın Ruh Sağlığı



 
-

Keywords: Women, Gender, Women's Mental Health